Daha iyi bir lider olmak için faydalanabileceğiniz 7 duygusal zeka ipucu
Bugünlerde çokça tartışılsa da, genellikle işyerlerinde duygusal zeka örnekleri fazla görülmemektedir. Duyguları (hem siz hem de başkalarının) tespit edip yönetebilmek, ilişkileri daha iyi yönetmenize yardımcı olur. Kendi duygularınızı izlemek için zor bir süreç olabilir, ancak bu çalışma daha mutlu ve daha başarılı yaşamanızı sağlayabilir.
Duygusal olarak akıllı olabilmek için, kendinizi iyi tanıyor olmanız gerekir. Örneğin, bazı liderler kendilerine aşırı güven duyuyor olabilirler. Gerçek özgüven ve sahte olan arasında büyük fark vardır. Sizinle birlikte çalışan insanlar farkı bilinçsizce hissedebilirler. Gerçekten kendinize güvendiğinizde daha başarılı olursunuz. Bunun nedeni, duygularınızı anlamak ve onları nasıl yönetebileceğinizi bilmekle ilgilidir. Duyguları anlamak oldukça basit gibi görünüyor olabilir ancak aslında insanları anlamak için uzun bir zamanın harcanılmasıdır. Yönetim materyali
Duygusal olarak akıllı olan bir kişi esnektir ve baskı altında sakin kalabilir Duygusal açıdan dengeli bir lider,sıkıntıyı kontrol altında tutar ve çevresindekilere yayılmasına izin vermez. Böyle liderler, yol boyunca ne tür darbeler, alırlarsa alsınlar uzun vadeli hedefler üzerinde durmaya meyillidir.
Duygusal zeka; hem duygusal hem de bilişsel empati gerektirir. Başkalarının duygularını ve bakış açılarını gerçekten anlamanızı sağlar. Birisinin nasıl hissettiğini görünce daha iyi iletişim kurmanızı sağlar.
Duygusal zeka hem doğuştan gelen bir özellik hem de öğrenilmiş bir yetenektir. En zayıf olduğunuz ve günlük olarak iyileştirmeye çalışmakta olduğunuz alanları aşağıda saydığımız alanlardan seçin. Yalnız çalışmaktan hoşlanıyorsanız, daha fazla duygusal zekaya erişmek için kendinizi zorlamanız gerekebilir. Başlamak için şu yedi ipucunu deneyebilirsiniz:
1. Kendinizden daha yüksek duygusal zekaya sahip olan kişiler ile kendinizi çevreleyin.
Çevrenizde böyle kişiler olduğunda onlardan öğrenebileceğiniz çok şey var demektir.
2. Daha fazla okuyun.
Bu size ilginç gelebilir. Özellikle duygusal zekayı artırmak için tasarlanan kitapları okumak çok işinize yarar.
3. Aktif dinlemeye yönelik pratikler yapın.
İnsanlar, dinlemekten çok konuşmayı sever. Bilinçli bir şekilde dinlemek ise sabır ister. Birisi konuşurken kendinizi durdurmanız ve dinlemeye odaklanmanız gerekir. Bunu öğrenmek zaman alır. Aktif dinlemeyi öğrenmek ise size şefkat ve empatiyi katar.
4. Hatalarınızdan ders alın.
Sık sık duyarız, hatalarımızı kabul etmeyi öğrenmemizin gerekliliğini ve onlardan ders almamız gerektiğini… Bu beceriyi inşa etmenin bir yolu; geçmiş hataları bir yere yazmak ve neyin yanlış gittiğini ve ne öğrenebildiğinizi tam olarak saptamaktan geçer. Bunları gözlemlemek için zaman ayırmazsanız, hataları tekrarlamaya devam edersiniz.
5. Boş vakitlerinizi akıllıca değerlendirin.
Duygusal zekayı arttırmak için gerçekten zevk duyduğunuz etkinlikleri bulun. Bir satranç kulübü, meditasyon grubu, yoga veya kitap kulübü olabilir. Ayrıca çok fazla TV izlemekten kaçının.
6. Yaşam boyu öğrenmeyi benimseyin.
Öğrenmenin yaşam boyu olduğunu unutmamak gerekir. Öğrenmek istediğiniz konuya karar verdikten sonra internet üzerinden eğitimlere ulaşabileceğiniz gibi kurslara da gidebilirsiniz.
7. Bir terapiste gidin.
Zihinsel ve duygusal sağlık, fiziksel sağlığınız ile yakından bağlıdır. Bu yüzden terapistler çok değerlidir, çünkü bizlere, hayatlarımız hakkında rahatça konuşmamızı sağlayan bir ortam yaratırlar.
Kendi işini büyütmeye çalışan insan sayısı giderek artıyor ve 9 – 5 eziyetine kimse katlanmak istemiyor. Kariyer bağımsızlığı yükselişte ve FreshBooks tarafından yürütülen yakın tarihli bir araştırmaya göre, serbest meslek sahibi kişilerin çoğunluğu (10 kişiden 7’si) geleneksel istihdama geri dönme niyetinde değil.
Bunun yerine, işlerini büyütmeyi düşünüyorlar. Gerçek şu ki, ekonomideki başlıca roller artık “işveren ve çalışan” değil. “Bağımsız bir profesyonel ve müşteri” ekonomisine yönelmiş durumda. Kariyer bağımsızlığının nasıl yeni norm haline geldiğinden bahsedelim:
İşverenin ve çalışanın zihniyetleri değişti:
Çoğu kişi iş güvenliği ve güvenilirlik istedi. Kuşağa hakim olan zihniyet böyleydi. 1950’lerde doğan ve emeklilik yaşına erişen pek çok profesyonel, aynı işveren için 30 yıldan fazla bir süre çalıştı. Buna karşılık, arzu edilen sağlık yardımları, sayısız ikramiyeler ve emeklilik planına sahip oldular. Fakat 1970’ler, 1980’ler ve 1990’larda doğan pek çok profesyonel bu yaklaşımı artık uygulanabilir bulmadı ve değişim başladı…
Şirketler ve çalışanlar birbirinden uzaklaştı. Çalışanlar kariyerlerinde bağımsızlığa yöneldiler. Buna örnek olarak gösterebileceğimiz başlıkları sizler için derledik.
İşte iki örnek:
1. İşverenler yüksek vasıflı ihtiyaçlar için bile sözleşmeli işçilerden daha yüksek bir yüzdeye geçmiştir. Tam zamanlı çalışanlar, maliyetli ve esnek olmayan olarak görülüyor. Özellikle ABD’de sağlık yardımlarının maliyeti çoğu durumda bir çalışan maaşının yüzde 20’sinden fazlasına eşit.
2. İşverenler; bağımsız işçilere, yükselen beceri boşluklarına ve rekabetçi baskılara dayalı olarak daha kolay ölçeklenebilir ve büyütülebilen satıcılar olarak davranırlar. Birçok bağımsız çalışan, hizmetlerini şirket için fatura etmelidir. Faturalar daha sonra danışmanlık ve proje bütçesinden ödenir.
Bu maddelerin hepsi birlikte ele alındığında, işveren ile çalışan arasındaki bağ dokusu kopuyor. Kariyerlerinin ortasındaki profesyoneller ise iş çeşitliliği ve özerklik istiyorlar. Bütün bir kariyer için bir işverenle kalmanın çok fazla riski var.
Çalışanların özerklik istemelerinin 3 nedeni:
1. Çalışanlar, kişisel önceliklerini karşılayacak esnek saatler isterler.
2. Çalışanlar, kişisel markalaşma konusunda akıllı davranıyorlar. LinkedIn, kişisel web siteleri veya diğer pazarlama fırsatları olsun, çalışanlar kendilerini öncelikle işverenleri arka plana itecek şekilde sunmaktalar.
3. Çalışanlar, görev süresi yerine tecrübe kazanmakla daha çok ilgileniyorlar. Yeni veya orta meslek eğitimli bir meslek grubuna şu soruyu sorun: Gelir aynıysa, önümüzdeki altı yıl boyunca bir işte veya iki yıl üç farklı işte kalmayı tercih eder misiniz? Bunun cevabı ikincisidir. Farklı deneyimler, daha fazla büyümeyi ve öğrenmeyi teşvik eder.